Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir kadıncağızın kel bir oğlu varmış. Herkes bu çocuğu keloğlan diye çağırırmış. Bu ana oğul çok fakir imişler. Yalnız birçok tavukları olduğundan bunların yumurtasını satarak geçinip giderlermiş.
Bir gün tavuklar yumurtlamamış, kadın da oğluna tavuklardan birini satarak ekmek almasını söylemiş. Keloğlan tavuklardan birini alarak, pazara doğru yola düşmüş. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş. Yorulunca bir ağacın altında dinlenivermiş.
Keloğlan ağacın altında uyuyakalmaz mı? Bunu fırsat bilen tavuk hemen oracıktan kaçıvermiş. Keloğlan uyanınca tavuğu yanında görmeyince telaşla sağa sola kaçışmaya başlamış.
Keloğlanı böyle şaşkın gören Hamamcı seslenmiş:
– Hey Keloğlan ne oldu? Nedir bu telaşın diye sormuş.
Keloğlan:
– Anacığımın tavuğunu pazara satmaya götürürken kaybettim de onu arıyorum.
Keloğlan’ın üzgün olduğunu gören Hamamcı, Keloğlan’a bir miktar para uzatarak: bunu al, eve gidip anacığına tavuğu bu paraya sattığını söyle demiş. Keloğlan, Hamamcı’nın bu iyiliğine karşı çok sevinmiş ama annesine yalan söylemek zorunda kalacağı için bu teklifi kabul etmemiş.
Hamamcı, Keloğlan’ın bu huyunu çok sevmiş. Ona başka bir iş teklif etmiş. Benim de senin gibi doğru sözlü, dürüst bir çırağa ihtiyacım var. Bana yardım edip hamam taslarını temizlersen her gün sana bir tavuk parası veririm demiş.
Keloğlan, sevinçle bu teklifi kabul edip, annesine bu güzel haberi müjdelemiş. Keloğlan her sabah erken kalkıp, hamamdaki tasları yıkayıp temizlermiş. Keloğlan öyle çalışkanmış ki kısa zamanda civardaki herkes Keloğlan’ı konuşur olmuş.
Keloğlan bir gün hamamdaki eski tasları da temizlemeye karar vermiş. Bu tasların içinde bir “bakır tas” Keloğlan’ın dikkatini çekmiş. Çünkü o tas diğerlerinden çok farklıymış. Keloğlan, bakır tası eline olarak onu ovmaya başlamış. Keloğlan “bakır tası” ovdukça tasın içi altın dolmaz mı? Keloğlan sevinçle Hamamcı’nın yanına koşmuş, durumu anlatmış. Hamamcı heyecanla gelerek “bakır tası” ovmaya başlamış ama tasın içi altın dolmamış.
Hamamcı, Keloğlan’ın doğru sözlü olduğunu bildiği için “bakır tası” ovmasını istemiş. Keloğlan bakır tası ovdukça, tasın içi altın dolmuş. Bunu gören Hamamcı o zaman anlamış ki bu sihirli tas Keloğlan’ın iyi yürekliliğinin, dürüstlüğünün, çalışkanlığının bir mükafatıdır. Keloğlan’a bakır tası vererek onu evine yollamış, Keloğlan ve annesi her gün o tasın içinden çıkan altınları harcayarak mutlu mesut yaşamışlar..
“Gökten üç elma düşmüş; biri masalı yazana, biri masalı okuyana, diğeri de bütün dürüst ve doğru sözlü insanlara olsun”