TTK’nın 636. maddesinin III. fıkrası da haklı sebeplerin varlığı halinde her ortağın şirketin feshini isteyebileceğini düzenlemektedir.
Her ortak haklı sebepler doğduğunda mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Ancak söz konusu maddede haklı sebebe ilişkin bir tanıma veya haklı sebebin sınırına ve kapsamına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemektedir. Anonim şirketlerde de haklı sebeple şirketin feshinin düzenlendiği 531. maddede de aynı şekilde bir tanım, sınır veya haklı sebebe örnek bulunmamaktadır. Bu hükmün gerekçesinde, haklı sebebe ilişkin bir tanımın veya haklı sebep örneklerinin verilmemesinin bilinçli bir tercih olduğu ifade edilmektedir.
Bununla birlikte, genel kurulun birçok kez kanuna aykırı şekilde toplantıya çağrılması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının sürekli azalmasının İsviçre öğretisinde haklı sebep sayıldığı gerekçede belirtilmektedir. Gerekçede anonim şirketlerdeki haklı sebebe yapılan açıklamalar, limited şirketler için de geçerlidir. Dolayısıyla haklı sebeple fesih hakkının düzenlendiği TTK’ nın 636. maddesi, haklı sebebe ilişkin örnek ve tanım vermeyerek haklı sebebin somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi takdirini hakime bırakmıştır. Hakim, haklı sebep olarak ileri sürülen olayları dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirecek ve kararını buna göre verecektir. Ancak mahkeme deliller ışığında şirketin feshi yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verebilir. Ancak hakimin bu hususta geniş takdir hakkı vardır, başkaca bir alternatif çözüm de hükmedebilir.
Türk Ticaret Kanunu madde 202 Hâkim şirket, hâkimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz. Özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya; malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte haklarla sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya; haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemez demektedir. Yani, ortaklar şirketi zarar uğratacak faaliyetlerde bulunamaz, şirketi borçlandırıcı tasarruflar yapamaz, şirketi olumsuz etkileyen kararlar alamaz, şirketin menfaatlerine aykırı davranamaz. Bu gibi durumlar söz konusu olduğunda zarara sebebiyet veren ortağın, şirketin yoksun kaldığı karının madde bendinde de bahsedildiği gibi, kaybın o faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilmesi bağlı ortaklıktaki her pay sahibi tarafından dava yolu ile istenebilir. Burada hakim tazminat verebileceği gibi, 202 maddenin b bendinde olduğu gibi tazminat yerine davacı pay sahiplerinin paylarının hakim ortaklık tarafından satın alınmasına veya ortakların ortaklıktan çıkarılmasına yahut duruma uygun düşen başkaca bir çözüme karar verebilir.
Gizem Gonce
Avukat