Aslan kırda bayırda dolaşırken ardından bir ses duymuş. İrkilmiş. “Acep ne ola ki ?” demiş. “Kimbilir, belki de yaman bir hayvandır.
Sesine baksana, ne gürültülü ! Benden baskın çıkar da şuracıkta paralayıverir beni! Neme gerek, sineyim, bekleyeyim. Canımı kurtarırım hiç olmazsa.” Beklemiş. Bir de ne görsün? Bir kurbağa değil miymiş?
“Hay kerata hay !” demiş. “Boyuna bakmazsın, posuna bakmazsın dünya kadar gürültü edersin. Duyan da seni bir şey sanıp korkar, ürker, Öl bakayım ! “Ayağını bastığı gibi kurbağayı pırtlatmış, öldürmüş.
Yalnız diline, gırtlağına güvenenler, bir gün gelir; ürküttüm, korkuttum sandıklarının kaba gücüyle ezilip yok ediliverirler.