Zıp Zıp Kanguru Masalı
Ormanda yaşamını sürdüren canlılar kendileri ve başkaları için hayatta kalmak zorunda olduklarını sanırlar. Bunun adına fedakârlık derler. Başkaları diye düşünülenler üçü beşi geçmez.
Ormanda yaşamını sürdüren canlılar kendileri ve başkaları için hayatta kalmak zorunda olduklarını sanırlar. Bunun adına fedakârlık derler. Başkaları diye düşünülenler üçü beşi geçmez.
Bundan yıllarca önce, köyün birinde yetim bir çoban yaşarmış. Anası, babası, kimi kimsesi yokmuş. Sabahları gün ağarırken kalkar, ekmeğini, soğanını, peynirini,
Ala dağlar, karlı dağlar yüceden yüce… Ömrümüzün yarısı gündüz yarısı gece… Denizler masal gökler bilmece… Eser evrende seher yeli ince ince… Yaşar gideriz bu koca dünyada oğul,
Bir zamanlar ormanların birinde bir terzi kuşu yaşarmış. Terzi kuşları, tıpkı usta bir terzi gibi yapraklarını birbirine dikerek torbalar bile örerler. Üstelik çok da iyi yürekli kuşlardır. İ
Terkedilmiş, boş bir evin çatı katındaki tek odada bir örümcek ailesi yaşıyordu. Bu örümcek ailesi, anne örümcek ile üç yavrusundan ibaretti. Anne örümcek ağını camı
Eski zamanlarda, ülkenin birinde yoksul bir kunduracı ve karısı yaşarmış. Kunduracı çok yaşlandığı için artık eskisi gibi çalışamıyormuş. Kazandıkları para ancak karınlarını doyurmaya yetiyormuş.
Kış, beyaz ağaçlar yaratır topraktan; bazı insanlardan umutsuzluk yaratır, ama bir sevgi iliştirir bu umutsuzluğa, dünyanın en garip çiçeğini yaratır. Annesi babası ölmüştü kızın,
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman için kalbur saman içinde çok eski diyarlarda ve çok eski devirlerde, bir ülkenin sevilen bir padişahı, bu padişahın da Zühre adında
Annesi balina avcıları tarafından öldürülen yavru balina Atlas Okyanusu’nda yüzerken etrafını yirmi kadar köpekbalığı sardı. Başkan köpekbalığı yavru balinanın yanına gelerek:
Uzak, çok uzak şehirlerden birinin çok fakir bir köyü varmış. Bu köyün adı da fakir köymüş. Fakir köyün toprağı çorak, havası kurakmış. Bitki yetişmez, hayvan barınmazmış.
Yaz mevsiminin ilk aylarıydı. Okullar tatile girmişti. Üçüncü sınıfı bitirmiştim. Bir kursa yazdırayım diyordu babam. Biraz dinlen demişti. Okul yorgunluğunu üzerinden at.
Tibet munçağının Hani adında bir papağanı vardı. Munçak, Hani’yi satmak istiyordu fakat kimse Hani’yi almaya yanaşmıyordu. İşte, az önce tavşanın biri Hani’yi satın almak istemiş
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Pire berber iken,deve tellal iken,ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken.Tıngır elek, tıngır felek demişler,
Adı belki de hiç duyulmamış ülkenin birinde, bir delikanlı annesiyle beraber yaşarmış. Küçük bir dağ köyünde, minicik evlerinde güzel günler ve güzel geceler geçirirlermiş.
Baratis adındaki bir ülkede kış mevsimi çok uzun geçermiş. Öyle soğuk olurmuş ki; ilkbahar hiç gelmeyecek sanılırmış. Artık insanlar soğuk gecelerden sıkılırlarmış. Dua ederlermiş.
Uyuyan Aslanla Kabadayı Sıçan Aslan yan gelmiş yatmış, hor hor uykuya dalmış. Sıçanın biri deliğinden çıkmış. Başlamış aslanın üzerinde oynayıp cirit atmaya.
Bir varmış bir yokmuş. Bir zürafa varmış. Boyu o kadar uzun, o kadar uzunmuş ki, karnı acıktığı zaman ağaçların en yüksek dallarındaki yaprakları rahatlıkla yiyebiliyormuş.
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman için kalbur saman içinde tembel tavşanın yaşadığı ormanda korkunç bir kuraklık başlamış. Yaz gelip geçtiği halde, tek bir damla bile yağmur yağmamış.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde;pireler berber,develer tellal iken,ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir karı koca varmış.Bu karı kocanın bir kızı olmuş.
Cehennem nişanında beş sandaldık. Güzel bir ocak akşamı. Hava lodos. Denize kırmızı rengin türlüsü yayılmış. Çok kaynamış ıhlamur rengindeki yayvan, geniş,