Her birimiz, farkında olmadan hayatın hızına kapılıp gidiyoruz. Bir bakmışız, gün içindeki koşuşturmalara kapılmışız ve akşam olmuş bile… Bu anların farkına vardığında bir an için dur ve kendine şu soruyu sor:
“Şu anda gerçekten burada mıyım? Şu anda ne yapıyorum?”
Zen felsefesinin anlamı, tam olarak bu sorunun içinde gizlidir. Anın içinde, ve günlük düşüncelerin ötesinde, sadece var olarak ve gözlemci olarak… Ama içinde bulunduğumuz maddi dünya yani üçüncü boyut realitesi zihni sürekli bir koşuşturma içine sürüklüyor, ve bu çok doğal. Planlar, programlar, hedefler, toplantılar, mesajlar, bildirimler… Ancak günün sonunda en çok unuttuğun tam da bu koşuşturmaların arasında “kendini dinlemek, ve yalnızca var olmak”
Zen öğretisi, yalnızca hayatı daha minimal yaşamakla ilgili değildir. Daha bilinçli ve farkında olarak, daha derinden yaşamaktır. Sahip olduklarını azaltmak bu öğretinin içinde olsa da, bunun asıl amacı öncelikle zihinsel yükleri bırakmak içindir. Gün boyu dışarıda işler, ilişkiler, beklentiler ve daha bir çok maddeselliğe odaklanırız.
Peki kendine sordun mu, kendi iç sesini en son ne zaman duydun?
Zen’in en büyük öğretisi tam da budur : Sessizlik bir cevaptır. Aradığın soruların tüm yanıtları; hayatla ilgili sorgulamaların, kendinle ilgili düşüncelerin aslında tam olarak sessizleştiğimizde zaten belirir. Örneğin, sabah uyandığında ilk beş dakika telefonu eline almak yerine, uyanmış bedenini dinlemek çok iyi bir başlangıç olabilir.
Zihnin hangi düşüncelere kayıyor? Sessizleştiğinde seninle konuşmaya çalışan ne?
Modern hayatta Zen, “Yetişmem gereken bir yer yok, tam da olmam gereken yerdeyim. Ve her şey olması gerektiği şekilde akıyor.” diyebilmek ve felsefeyi tam olarak hayatımızın merkezine koymakla başlayabilir. Tam olarak olduğun anda, olduğun zamanın tadını çıkarmak. Bazen, hayatı çözmeye ve hızlandırmaya çalışmak yerine tam da gözlemci olmak gerekir. Mesela, en son ne zaman hiçbir şey düşünmeden sadece kahveni içtin? Zen öğretisinin en önemli mesajıdır: Ne yapıyorsan sadece onu yap. Yürürken sadece yürü, kahveni içerken sadece kahveni iç. Hayat tam da bu anlarda saklıdır. Belki bu söylediğim basit görünüyor, ama sadece düşün.
En son ne zaman SADECE kahve içtin?
Ne zaman telefonu bir kenara bırakıp gelen bildirimleri düşünmeden, biriyle konuşmadan, kendi içinde susarak ve zihinin sakinleştirerek, o anın içinde kendinle kalabildin? Zen tam da budur: Büyük sırları aralamaktansa, küçük anların içinde kalmak. Bü yüzden, belki de şimdi bu yazıyı okuduktan sonra dur, nefesini fark et, ve hiçbir şey yapmadan sadece bu anın içinde kal. Şunu unutma; tam olarak olman gereken yerde ve zamandasın.
Unutma, Zihin sessizleştikçe, ruhun melodisi duyulur.
Sevgi ve Işıkla,
Asya Akın
IAOTH onaylı Kundalini Reiki Master