Kuşlar kendi aralarında bir tiyatro kurmuşlardı. İlk temsillerini vereceklerdi. Hepsi de çok heyecanlıydı. Kolay mı? O gece tüm orman onları seyretmeye gelecekti.
İşte şu gelen orman kralı arslandı. Nasıl da kibirliydi! En öndeki sıraya geçti, oturdu.
Arkadan diğerleri birer ikişer gelmeye başladılar. En son gelen fil oldu.
Bütün hazırlıklar tamamlandı. Nihayet perde açıldı. Bir alkıştır koptu.
Süslü tavus kuşu elinde mikrofon, artist kuşları takdim ediyordu:
– Şimdi karşınızda anne rolündeki sayın Leylek!
Leylek gözünde gözlük, yerlere kadar eğilip “Lak lak lak” diyor ve halkı selamlıyordu.
Tavus kuşu bu kez:
– Şimdi karşınızda baba rolündeki sayın Baykuş ! diyordu.
Baykuş şapkasını çıkarıyor ve “Uhuuu! Uhuuu!” diye halkı selamlıyordu.
Tavuskuşu rengarenk tüylerini açıyor ve bağırıyordu:
– Şimdi de doktor rolünde sayın Karga!
Karga elinde çantası, boynunda stetoskop ile “Gak gak” diyor ve halkı selamlıyordu.
Tanıtma böylece sürdü. Sıra temsili oynamaya geldi. Kuşlar rollerini çok iyi ezberlemişlerdi. Hepsi çok güzel ve başarıyla oynadılar.
Perde kapandı. Seyirciler ayağa kalkıp alkış tuttular.
– Bir daha, bir daha lütfen! diye kuşları sahneye çağırdılar.
Perde tekrar açıldı. Bütün kuşlar toplu halde bir kez daha halkı selamladılar.