Durmadan yalan söyleyen bir çocuk vardı. Bu yüzden onu hiç kimse sevmezdi. Ondan söz edilecek olsa “Şu yalancı çocuk mu? Hani hep yalan söyleyen?” derlerdi. Böyle yalancı tanınmak çok kötü şey. Çünkü arada bir doğru söyleyecek olsanız bile kimse size inanmaz. İşte bizim küçük yalancının başına da böyle bir felaket geldi.
Bir gün annesi küçük yalancıyı evde bırakıp çarşıya gitti. Giderken de sıkı sıkı tembih etti:
– Aman yavrum, sakın yaramazlık yapma! Ben dönünceye kadar uslu uslu otur, dedi.
Küçük yalancı uslu oturacağına söz verdi. Verdi ama hiç onun sözüne güvenilir mi?
Annesi kapıyı kapar kapamaz küçük yalancı kibritle oynamaya başladı. Kibriti yakıyor sonra üflüyor ve çok eğleniyordu. İşte ne olduysa o anda oldu ve perde tutuştu. Alev alev yanmaya başladı. Küçük yalancı çok korktu. Hemen sokağa çıkıp “Koşun! Evimiz yanıyor! Yangın çıktı!” diye bağırmaya başladı. Bağırdı çağırdı ama kimse ona inanmadı.
Komşular “Yine yalan söylüyorsun. Yalan söylemeye utanmıyor musun? Hadi oradan! Yalancı çocuk!”gibi sözler ettiler.
Yalancı çocuk “Bu kez doğru söylüyorum. Evimiz gerçekten yanıyor!” dediyse de boşuna uğraştı. Neyse ki, annesi çarşıdan çabuk döndü de itfaiyeye haber verdi. Yangın hemen söndürüldü.
Bu olay küçük yalancıya iyi bir ders oldu. O günden beri hiç yalan söylemedi.