Duyusal oyunlar, çocukların dünyayı keşfetmelerini sağlayan en etkili ve eğlenceli öğrenme yollarından biridir. 0-6 yaş arası çocukların gelişiminde duyularla öğrenme çok büyük bir rol oynar. Bu yaşlardaki çocuklar için dokunmak, koklamak, görmek, duymak ve tatmak; öğrenmenin ta kendisidir. Bir anne olarak oğlumla geçirdiğimiz zamanlarda bunun ne kadar etkili olduğunu birebir deneyimledim.
Duyusal oyunlar, yalnızca oyun gibi görünse de aslında çocukların beyninde birçok gelişim alanını aynı anda harekete geçirir. Örneğin; ince motor becerileri, odaklanma, problem çözme, dil gelişimi, sosyal etkileşim ve duygusal farkındalık gibi. Bu oyunlar sayesinde çocuklar sadece eğlenmekle kalmaz, aynı zamanda öğrenir ve gelişirler.
Benim için bu yolculuk, oğlum daha 1 yaşındayken başladı. İlk duyusal oyunlarımızdan biri basit bir un kabıydı. Büyükçe bir leğenin içine biraz un döktüm ve içine kaşıklar, küçük kaplar ve birkaç minik oyuncak gizledim. İlk başta ellerine yapışan undan hoşlanmadı. Ama birkaç dakika içinde yavaş yavaş alıştı ve elleriyle unu karıştırmaktan büyük keyif aldı. Bu oyun sayesinde yalnızca dokunma duyusu gelişmedi, aynı zamanda el-göz koordinasyonu ve neden-sonuç ilişkisi kurma becerisi de güçlendi.
Daha sonra su oyunları hayatımıza girdi. Renkli süngerler, plastik hayvan figürleri ve küçük bir su kabı ile oynadığımız saatlerce süren oyunlar hem beni hem oğlumu rahatlattı. Suya sıktığı süngerle yere su damlatıp “yağmur yağıyor” demesi beni çok etkiledi. Oyun aracılığıyla hem hayal gücünü kullanıyor hem de dilini geliştiriyordu. Bu tür oyunların sakinleştirici etkisi olduğunu da fark ettim. Huysuzlaştığı anlarda suyla oynadığı zaman sakinleştiğini gözlemledim.
Duyusal oyunların en güzel taraflarından biri de malzeme çeşitliliği. Evdeki basit malzemelerle harika oyunlar kurabiliyorsunuz. Pirinç boyama, makarna havuzu, tırtıklı taraklarla boyama gibi etkinlikler hem uygun maliyetli hem de oldukça etkilidir. Örneğin bir gün renkli makarnalarla oyun oynarken oğlum onları sıralamaya başladı. Önce renklerine göre ayırdı, sonra saymaya başladı. Oyun tamamen ona aitti ama içinde matematik, sınıflandırma ve dikkat gibi birçok kazanım barındırıyordu.
Duyusal oyunlar çocukların özgürce denemelerine, hata yapmalarına ve sonuçlarını keşfetmelerine olanak tanır. Bu da özgüven gelişimini destekler. Ben oğlumun bir şeyi döktüğünde ya da dağıttığında hemen müdahale etmeyerek, onun çözüm bulmasını izlemeyi öğrendim. Bir keresinde boncukları yere saçtığında onları kendi elleriyle tek tek toplamaya başladı. O an onun gelişen sorumluluk duygusuna tanık oldum.
Anne-babalara önerim, duyusal oyunları günlük hayatın bir parçası haline getirmeleri. Her gün uzun uzun zaman ayırmak gerekmez. Bazen 10 dakikalık bir pirinç karıştırma etkinliği bile çocuğun tüm gününü pozitif etkileyebilir. Ayrıca bu oyunlar sadece çocuklara değil, biz ebeveynlere de iyi geliyor. Oyun sırasında bağ kurmak, birlikte kahkaha atmak, bazen sadece izlemek bile çok kıymetli.
Sonuç olarak, duyusal oyunlar çocukların gelişimini çok yönlü destekleyen ve onları hayata hazırlayan harika birer araçtır. Bir anne olarak, oğlumla oynadığımız her duyusal oyunda onun yeni bir beceri kazandığını, özgürleştiğini ve mutlu olduğunu görmek bana da ilham veriyor. Unutmayın, çocuklar oyunla büyür ve oyunla öğrenir. Siz de kendi evinizde, kendi malzemelerinizle bu büyülü öğrenme yolculuğuna kolayca başlayabilirsiniz.
Filiz Tekneci
Okul Öncesi Öğretmeni