Anne babalar ne yapmalılar?
* Öncelikle rahatlayın, çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin davranışlarından etkilenirler. Büyük çocuğunuzun kardeşine nasıl tepki göstereceği konusunda endişeliyseniz, çocuğunuzda gergin olacaktır.
* Gebeliği aile bireyleri ve yakın çevre ile paylaşmaya başladığınız ilk günden itibaren çocuğunuza söyleyin.
* Kardeşinin olmasının, onun sevilmeyeceği anlamına gelmeyeceğini, onu her zaman çok sevdiğinizi ve hep seveceğinizi tekrar tekrar ifade edin.
* Kardeşinin isim seçiminde onun da fikrini sorun.
* Doğacak bebeğe yapılan hazırlıklara onu da katın. Bebeğin eşyalarını birlikte hazırlayın. Doğacak bebeğe eşyalar alırken ona da hediyeler alın.
* Bebeğin doğumu ile evde ve aile içi ilişkilerde değişiklik olabileceğinden söz edin.
* Bir bebeğin ihtiyaçlarının neler olacağı hakkında onu bilgilendirin.
* Çocuğunuza kızmak yerine kardeşiyle ilgili düşünce ve duygularını sorun. Onu dinleyin. Anlamaya çalışın.
* Eğer bebeğe onun giysilerini verecekseniz, bunu ona danışın.
* Bebek için söylenen: "Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor oysa ben seni daha çok seviyorum." gibi bir cümle, çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu kandırmayı istediğiniz inancı verebilir. Bu da en başta çocuğun size olan güvenini zedeleyecektir.
* Bebeğe sürekli “bebek” demek yerine doğrudan adını söylemeye başlamak bebeğin bir nesne değil de canlı bir varlık olduğunu anımsatacaktır. · Bebeğe "benim" değil "bizim" diye başlayarak hitap etmek ve "Sessiz ol, kardeşin uyuyor." gibi sözlerle çocuğun yaşantısını bebeğe göre ayarlamak kıskançlığı tırmandıracaktır.
* Aşırı kaygı içeren tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya çalışmak, yapılabilecek en büyük hatalardan biri olacaktır.
* Anne-baba çocuğa: “Kardeşin doğdu; ama senin dünyanda değişen bir şey yok, sana olan sevgimizde bir azalma yok.” mesajını sadece sözcüklerle değil davranışlarla da iletmelidir. Baba, çocuğuyla yüz yüze iletişimi gerçekleştirir, ona zaman ayırır, ortak faaliyetlere girerse anne; “Alışverişi seninle daha rahat yapabiliyorum, senin yardımına ihtiyacım var.” diyerek çocuğa sorumluluk yükleyip, birebir ilişkiye girerse, süreç içinde çocuk “statü” kaybına uğramadığını fark edecek, özgüvenine yeniden kavuşacaktır.
* Çocuğunuza: "Sen artık ablasın-ağabeysin." demekten kaçının. Çocuğunuzu birdenbire büyütmeyin. Bırakın o da çocukluğunu doya doya yaşasın.
* Çocuk kardeşini sevmek zorundaymış gibi bir duyguya kapılmamalıdır. Olumsuz duygularını dışa vurunca suçlanmamalıdır. “Kardeşimi hiç sevmiyorum” diyen bir çocuğa:“Aman o nasıl söz? O sana ne yaptı? Böyle şirin kardeş sevilmez mi?” demek, çocuğun kardeşine karşı öfkesini daha da arttırır. Bunun yerine: “Ona kızmakta haklısın. Bak beni de ne kadar uğraştırıyor. Arada sırada ben de kızıyorum.” demek hem çocuğu şımartır hem de içine su serper. Çocuk kıskançlığını açıkça belli etmeden anne bu duruma tercüman olabilir. “Kardeşin geldiğinden beri onunla uğraşıyorum diye seni sevmediğimi düşünebilirsin; ama ben seni eskisi kadar seviyorum. Benim de kardeşim olduğu zaman öyle sanmışım. Hem anneme hem de kardeşime kızmışım. Ama bunun böyle olmadığını çok geçmeden anlamıştım.” gibi sözler anneyle çocuğu yakınlaştırır, çocuğun kafasındaki kuşkuları siler.
* Çocuğun duyguları anlayışla karşılanmalı, ancak kardeşine vurmasına izin verilmeyeceği de kesin bir dille anlatılmalıdır.
* Kardeşi doğmadan önce ona anlayabileceği bir dilde aileye yeni bir üyenin geleceği, evdeki ortamın her zamankinden daha heyecanlı ve karışık olabileceği, örneğin eve sık sık misafirlerin gelip gideceği, annenin hem yorgun olacağı hem de bebekle daha çok vakit geçirmek zorunda kalacağı, çünkü küçük bir bebeğin gereksinimleri olduğu ama aynı şeylerin o doğduğunda da yaşandığı ve her şeyin zamanla tekrar düzene gireceği anlatılabilir. Böylece çocuk psikolojik olarak daha hazırlıklı olacaktır. Bunları anlatmak için son ana kadar beklenmemelidir.
Nurseli Uzun
Psikolog