Bu yazıda çocuğunuzda gördüğünüz en genel problemin çözümü için ne yapmanız gerektiği ve çözümün önemsenmeyen çok basit bir şey olduğunu göreceksiniz.
Sokrates soru sormayı ebeliğe benzetir; çünkü doğrular ve gerçekler sorular ile doğar. Çocuklarında gördükleri problem davranışlar ya da risk faktörleri ile ilgili danışmanlık alan evli çiftlerle yaptığımız görüşmelerde bir kaç dikey önemli (direkt bilgi almaya yönelik olmayan) soru süreç ile ilgili nasıl bir yol haritası olması gerektiği ve ne yapmanız gerektiği konusunda çok değerlidir.
Bu sorulardan bir tanesi şudur : Hayatta sizin en değerli şey nedir? Ebeveynlerin çok büyük çoğunluğu elbette "çocuğumuz "derler.
Bir sonraki sorumuz kilit bir sorudur ve şu şekildedir : Çocuğunuzda bir sıkıntılı durum gördüğünüzde değiştirmeniz gereken bir şeyler mi var ? Ve bu şeyler nelerdir? Bu sorunun cevabı ne olursa olsun. Asla es geçmediğim Alexender Den Heıjer şu sözünü söylüyorum : "Bir çiçek açmadığında yetiştiği çevreyi düzeltirsin çiçeği değil ".
Şimdi gelelim tüm çocuklarda ortak olarak gördüğümüz problem durum ve bu durumda yapmamız gerekenlere.... Özellikle şehir hayatının içinde yer alan tüm çocuklarda belirgin bir şekilde göze çarpan "oto kontrol problemi" var.
Ebeveynler bu konuda şu şekilde yakınırlar : Kendisini bir kontrol edebilse her şeyi mutlaka yapabilir. Oto kontrolün gelişimi ile ilgili yapılan antropolojik çalışmaların verileri hiç beklemediğimiz şekilde ilginçtir. Çünkü ilkel avcı toplayıcılar topluluklara kayda değer bir otokontrol var.
Bu durum akla şu soruyu getiriyor : Medeniyetin gerisinde görülen bu topluluk çocuklarında olup da şehir hayatında yer alan çocuklarda, olmayan şey nedir? Avcı toplayıcı kabile çocuklarının oto kontrol kapasitelerini bu şekilde nasıl geliştirdikleri ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde; serbest oyunların önemi göze çarpıyor. 1930 larda büyük Rus Psikolog Lev Vygotsky diğer çocuklarla serbest oyunun çocukların dürtülerini ve duygularını kontrol edebilmenin başlıca yolu olduğunu ikna edici şekilde ileri sürüyor. Çocukların oynama dürtüsü, onları rahatsızlıkları göz ardı edip dürtüleri bastırarak oyunun kurallarına uymaya devam etmeye yönlendiriyor ve bu yetenekler yavaş yavaş oyun dışındaki yaşamlarında aktarılıyor. Daha yakın zamanda hayvanlarla yürütülen araştırmalar oyunun beynin korku ve öfkenin kontrolü ve stresli durumlarda etkin şekilde davranma açısından hayati olan parçalarının gelişiminde temel rol oynadığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla çocuklarına en büyük oynama özgürlüğü tanıyan kültürlerin aynı zamanda bariz şekilde en büyük otokontrol kapasitesine sahip insanlar yetiştirmesi tesadüf tesadüf olmayabilir.
Ali Doğan Eroğlu
Nörobilim Uzmanı Eğitimci