FİRMA KAYIT
Geri Bildirim
Kaygı (Anksiyete) Nedir?
Kaygı (Anksiyete) Nedir?

Kaygı (Anksiyete) Nedir?

554

Kaygı, pek çok zaman başa çıkılması zor bir durum karşısında bireyin kendisini yetersiz ve eksik hissetmesidir. Birey kaygılı olmaya devam ettiği sürece, belirsiz korku hali ve sıkıntıyı yaşayacak, kendini yetersizlik ve çaresizlik gibi olumsuz duygularına fazlaca odaklanacaktır. Böylece kişi kendisini bir alarm durumunda ve sanki bir şey olacakmış gibi bir his duyar veya içimde kötü bir his var gibi söylemlerde bulunabilir.

Pek çoğumuz hayatımızda karşılaştığımız olaylar karşısında kaygı duyabiliriz.

Özellikle yaşadığımız covid 19 sürecinde kaygı duymamız olası bir durumdur. Kaygılanmak insanın kendini koruma mekanizmasını harekete geçirir ve yaşayabileceği sorunları önlemek adına harekete geçmesine neden olur.

Kaygının normal düzeyde olanı tabi ki makul olanıdır. Hiç kaygısız olmak kadar aşırı kaygılı olmakta ruhumuza zarar verir. Hayata adapte olmakta güçlükler yaşanabilir. Normalin üzerindeki kaygılar dönüp dolaşıp olumsuz düşüncelerle yaşayan insanlar yaşayabilecekleri güzellikler yerine her zaman sonucun olumsuz olmasına odaklanır. Zihin sürekli olumsuzu düşündüğü için olumsuzu da yaşama çekmek oldukça olası bir durumdur.

Ancak bu kaygılar başa çıkılmayacak düzeyde olup artık uzun vadede ve kontrol edilmeyen bir seviyede devam ediyorsa, kişin hayatını kendine ve çevresine zehir etmeye yorma başlamış ise işte bu noktada anksiyete (kaygı) bozukluğundan bahsedebiliriz. Aşırı kaygılı insanlar toplumumuzda evhamlı olarak tanımlanırlar. Bu kişiler kendi zihinler ile bir çatışma halindedirler. Bu kaygılar pek çok zaman gerçekten uzak olasılıklar üzerine kurulan düşünce ve duyguların ürünüdür. Ya böyle olursa, ya şöyle olursa, ya delirirsem.. gibi düşünceler zihinde dönüp dolaşır. Ve bu kaygılı düşünceler giderek arttıkça insan kaygı ve panikten hayata adapte olmakta güçlük çeker.

Geçmişte yaşadığımız olumsuz olaylar, belirsizlikler, yaşamda oluşan değişiklikler birer kaygı sebebidir. Hatta pek çok zaman kaygı kökenini çocuklukta yaşanan ebeveyn ilgisizliği, çocuğun ebeveyn tarafından ihtiyaçlarının karşılanmaması durumunda bilinçdışı da hayata ve yaşadıklarına karşı içinde oluşan bir boşluk, yalnızlık ve çaresizlik hissi oluşur. Ebeveynlerin davranışlarından öğrenilen pek çok şeyi bilinç dışımız kodlar. İlerideki yaşlarda kaygı bozukluğu olarak karşımıza gelir.

Kaygının fizyolojik (bendensel) etkileri de oldukça fazladır. Kalp atışlarının artması, kan basıncının yükselmesi, kas geriliminin artması, sindirim sisteminin çalışmasının yavaşlaması vb.. Tehlike evresinde kaygı düzeyinin artmasına bağlı olarak endişe, karamsarlık, öfke, korku sinirlilik, tedirginlik artar. Bunlara bağlı olarak da bilişsel işlevler olumsuz yönde etkilenir. Dikkat toplama, odaklanma, plan/programları hatırlamakta güçlük , karar vermek oldukça zor olabilir.. Ağızda, boğazda kuruluk, bitkinlik, iştahsızlık, çok yemek yeme, baş ağrısı, baş dönmesi, boyunda, belde, ensede gerginlik ve kasılma, ellerde titreme, terleme, dururken, otururken, yürürken dengesizlik, sallanma, uykusuzluk, aşırı uyku, mide ve bağırsak bozuklukları, konuşma güçlüğü..vb. Bu belirtilerin uzun sürmesi durgunluk, ilgisizlik, isteksizlik gibi duygu durum değişiklikleri yaratabilir. Bilişsel alanda dikkat, bellek, düşünce bozuklukları şiddetlenir. Bunlara bağlı belirti ve yakınmalar türlü hastalık tablolarına dönüşebilir.

Kaygılı bireyler sürekli olarak tedirginlik duygusu, ekonomik endişeler aile bireylerine ve arkadaşlara duyulan öfke, bastırılmış öfke duyguları hayattan sıkılma hiçbir işe dikkatini verememek veya birini bitirmeden yeni bir işe başlamak, hafta sonu tatillerinden korkmak, yalnız kalmaktan korkma, sorunlarını hiç kimseyle paylaşamamak, tartışamamak, hayır diyememek ve kendilerini ifade edememek gibi duygular yaşarlar.

Ayrıca korku ve kaygı karıştırılan iki duygudur. Kaygı, korkuyla ilgili olan bir endişelenme durumudur. Ancak kaygını nesnesi belirsizdir yani somut bir durum yoktur. Zihinde pek çok zaman ya olursa ya yapamazsam gibi olumsuz düşünceler geçer. Fakat korku daha şiddetli olarak yaşanır ve somut durumlara dayanır. Kaygıda en önemli özellik tehlike ve tehdit yaşantısına karşı belirsizlik ve çaresizlik hislerinin varlığıdır.

Ancak kaygının asıl nedeninin bulunması için özverili ve cesaretli olmak gerekmektedir. Bazı kişiler yoğun endişe ve kaygıdan dolayı bu konuyu konuşmaktan kaçınıp kendi içlerinde negatif duygu ve düşüncelerle yaşamaya devam ederler. Dolayısıyla öncelikle bu konunun konuşulması kişinin kendini tanıması için uzman bir yardım almayı düşünmesi iyi olacaktır.

İlk adım stresi kontrol edebilmektir. Bunun için doğru nefes alma teknikleri, rahatlama egzersizleri, bedeni kontrol edebilmek için yapılacak egzersizler, kaygı nedeniyle dağılan dikkati toplamayı öğrenmek oldukça önemlidir. Stresi kontrol eden bir kişi kaygının artışına da dur diyebilir, ancak en önemlisi neden kaygı bu noktalara kadar gelmiştir ona bakabilmek ve kaynağı görebilmek çok önemlidir. Bazen kaynak aslında hemen kişinin çok yakınında da olabilir. Bu nedenle düşünceyi durdurabilmek ve düşüncenin bozulmasını sağlayan etkileri en aza indirmek gereklidir. Fizyolojik bir bozulma düzenlendiğinde işler daha kolaylaşır.  Yapılması gereken sadece semptomun ortadan kalkması değildir. Yeniden tekrarlamaması için en önemlisi bunu kontrol etmeyi başarmayı öğrenmektir ki, bunun içinde irade ve istikrar oldukça önemlidir. 


Psikolog